Yeni bir dil öğrenmek neden çocukken daha kolay?



Çocukken dil öğrenmenin daha kolay olduğunu herkes bilir. Peki, bu neden? Yeni bir dil öğrenmek neden çocukken daha kolay? İşte cevabı...

1967'de sinirbilimci Eric Lenneberg dil ediniminde "kritik dönem" kuramını ortaya attı. Lenneberg belli bir yaş geçildikten sonra, normal uyarım olmadan bir insanın, dili asla doğal konuşacak biçimde öğrenemeyeceğini öne sürdü. Sonra da aynısının ikinci dil için de geçerli olduğunu ekledi. İddiasına göre yabancı dili öğrenmeye küçükken başlamazsanız telaffuzunuz hep ikinci sınıf olarak kalıyordu. Araştırmalar Lenneberg'in bu ikinci iddiasında doğruluk payı olduğunu gösteriyor.

Bilim insanları ABD'ye farklı yaşlarda gelen göçmenlerin İngilizce becerilerini kıyasladıklarında, daha erken gelenlerin İngilizceye aynı süre maruz kalsalar bile bariz bir avantaja sahip olduklarını gördü. Bu elbette yabancı dil öğrenmeye erken yaşta başlayanların ikinci dil becerilerinin mükemmel olduğu anlamına gelmiyor. İngilizceyi çok küçük yaşta öğrenenler hala bazı dilsel sorunlar yaşayabiliyor. Ama genel olarak telaffuz konusunda, kendilerinden büyük olanlara nazaran çok daha iyiler. Peki, bu neden? Kimileri çocuk beyninin daha kolay uyum sağlamasını, daha esnek olmasını sağlayan özellikleri bulunduğunu iddia ediyor. Birmingham'daki Alabama Üniversitesi'nden Profesör James Flege bu kuramın göz ardı edilemeyeceği görüşünde.

Fakat eldeki verileri açıklayan başka varsayımlar da var. Flege, çocukların zihinleri daha birincil dille dolu olmadığı için ikinci dili rahat öğrendiğini düşünüyor. Ana dilimizin sesli harflerini ne kadar çok kullanırsak bu sesler o kadar otomatikleşiyor ve yeni seslileri telaffuz etmek o kadar zorlaşıyor. Flege buna, bir ömür badminton oynadıktan sonra tenis öğrenmek gibi, diyor. Hareketler hem farklı hem de birbirine karıştırılabilecek kadar benzer. "O kadar basit ki çok az insan anlıyor," diyor Flege. "Birincil dil edinimi yapan küçük bir çocukla, ikinci dil edinimi yapan daha büyük bir çocuk arasındaki fark, ilkinde müdahale edebilecek bir dilin bulunmaması." Çocukların dil öğrenirken daha fazla ve daha iyi girdilere sahip olması da olanaklı.

Yaşça büyük göçmenler ilk geldiklerinde kendi anadillerini konuşan vatandaşlarıyla sosyalleşebilir. Aynı zamanda hayatını kazanmak için çalışma zorunluluğu da dil öğrenmelerini zorlaştırabilir. Fakat yaşça küçük göçmenler genelde anadili İngilizce olan çocuklarla aynı okullara gidiyor, onlarla etkileşime girmek zorunda kalıyor ve dil derslerine odaklanabiliyor. Aynı zamanda kendini ifade çabalarına daha fazla hoşgörü gösteriliyor. İngilizcesi yetersiz bir yetişkin hor görülebiliyor ya da sinir bozucu bulunabiliyor fakat "hiç kimse bir çocuğun kusursuz olmasını beklemiyor," diyor Flege. "Öğrenme durumu daha az kaygıya yol açıyor. Çocuklar sırf dil öğrenmeye çalıştıkları için bile takdir görüyor